Çileklik
"Hipokrat yemini etmeseydi, hekimliği askerliğin önüne geçmeseydi, Şehzade için aranmasaydı, başarılı olmasıydı, seçilmeseydi, tıptaki yeni inkişaflardan bahsetmeseydi, Sultan ödüllendirmek istemeseydi, Amabella alıp başını gitmeseydi ya da o gün kendisi de Paris’te olsaydı, saraya gitmeseydi, bir yakasında güneş batmadan öte yakasında ayı kucaklayan şehrin minareleri bulutları delmeseydi, İstibdat’ın kurşuni gölgesi belirmeseydi, hayatının her döneminde hep yüreğinde taşıdığı ‘hayır’ deme cesaretini bulabilseydi…”
Meliha Akay, Çileklik romanında; nar kırmızısı, üzüm karası, kar beyazı, mürdüm moru, limonküfü renginde bir hikâye anlatır. Sözcükler, maharetli ellerde sırça sandıktan çıkıp, gülkurusu, sümbül ve erguvan zamanıyla aşkın, hasretin, tarihin kokusunu getirip bırakır avuçlarına…
Büyüleyici hikâyenin gücüyle; "Ya kitaba tutunur aydınlığa yürürsün ya da insana tutunur sarmaşık gibi gölgede yaşarsın.”